Benim
Sorunu sor hemen cevaplansın.
benim teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- mine
Örnek Cümle:
Your ideas are different from mine.
-Senin fikirlerin benimkinden farklı.
Örnek Cümle:
Your plan seems better than mine.
-Senin planın benimkinden daha iyi görünüyor.
- my; mine
- of mine
Örnek Cümle:
The man driving the bus is a good friend of mine.
-Otobüs süren adam benim iyi bir arkadaşım.
Örnek Cümle:
Tom is a friend of mine.
-Tom, benim bir arkadaşımdır.
- my
- m.y
- ben
- i
- benim adım
- My name is
- benim amcam
- my uncle
- benim açımdan
- with me
- benim bildiğime göre
- for aught i know
- benim büroda
- at my office
- benim düşünceme göre
- to my mind
- benim düşünceme göre
- up to me
- benim fikrim
- my opinion
- benim fikrimce
- in my opinion
- benim fikrime göre
- in my opinion
- benim gibi
- such as i
- benim ismim
- my name
- benim için endişelenme
- don't worry about me
- benim için farketmez
- i don't mind
- benim naçizane fikrim
- in my humble opinion
- benim saatime göre
- by my watch
- benim yolum
- my way
- benim zamanımda
- in my day
- benim ölümsüzüm
- my immortal
- benim adım mehmet.
- mehmet my name
- benim arkadaş
- my friend
- benim hatam
- my bad
- benim herşeyimsin
- you are my everything
- benim isteğim dışında
- I want my outside
- benim sorumluluğum
- my responsibility
- benim tarafımdan
- by me
- benim telefon numaram
- my telephone number
- benim telefonum
- my telephone number
- benim telefonum
- my telephone
- benim yüzümden
- Because of me
- benim adıma
- on behalf of me
- benim alanım dışı
- out of my field
- benim açımdan
- from my point of view
- benim ağım
- (Bilgisayar) my network
- benim bakış açıma göre
- in my point of view
- benim bildiğim kadar
- so far as i know
- benim boyum sipariş edebilir misiniz
- Can you order my size for me
- benim boyum var mı
- Can you check my size
- benim derdim bana yeter
- i have a lot on my plate
- benim derdim bana yeter
- i have enough trouble myself
- benim derdim bana yeter
- i have enough on my plate
- benim dikkatsizliğim
- It was careless of me
- benim durumumda olan bir adam
- a man in my position
- benim düşünceme göre
- to my way of thinking
- benim fikrimde olanlar
- all such as are of my opinion
- benim gözümde
- in my sight
- benim hatam
- That's my fault
- benim hatamdı
- It was my fault
- benim hesabıma
- to my debit
- benim hesabıma yazın lütfen
- put it on my bill please
- benim için
- for me
It is easy for me to read this book.
-Bu kitabı okumak benim için kolay.
It's too hard for me.
-Bu benim için çok zordu.
- benim için arar mısınız
- Can you dial for me
- benim için bir gezi ayarlar mısınız
- Would you please arrange the ride for me
- benim için bir gezinti ayarlar mısınız
- Would you please arrange the excursion for me
- benim için bir iyilik yapabilir misiniz
- Will you do me a favor
- benim için bir seyahat ayarlar mısınız
- Would you please arrange the trip for me
- benim için bir turistik turu ayarlar mısınız
- Would you please arrange the tour for me
- benim için bir zevktir
- it's a pleasure
- benim için bir şereftir
- that's a feather in my cap
- benim için hava hoş
- that's fine with me
- benim için kontrol eder misiniz
- Can you check it for me
- benim için konuşur musunuz
- Can you talk for me
- benim için mektup var mı
- Is there any mail for me
- benim için rezervasyon yaptırabilir misiniz
- Can you make reservations for me
- benim için taksi çağırın lütfen
- Please order a taxi for me
- benim için taksi çağırır mısınız
- Would you call a taxi for me please
- benim için telefon notu var mı
- Is there a telephone message for me
- benim için çok önemli
- it's very important to me
- benim işim değildir
- that's not in my line
- benim kalemim değil
- (Argo) not my bowl of rice
- benim kataloğum
- (Bilgisayar) my catalog
- benim kendimin
- my very own
- benim koltuğum hangi vagonda
- Which car is my seat in
- benim koltuğum nerede
- Where is my seat
- benim kompartımanım nerede
- Where is my compartment
- benim nazarımda
- in my sight
- benim olabilirsin
- you can be mine
- benim olsun mu
- May I have it for my own
- benim son kararım
- (deyim) and that's flat
- benim sorunum
- that's just my bag
- benim sorunum bana yeter
- i have a lot on my plate
- benim sorunum bana yeter
- i have enough on my plate
- benim sorunum bana yeter
- i have enough trouble myself
- benim tarafımdan atanmış
- (Bilgisayar) assigned by me
- benim yatağım nerede
- Where is my berth
- benim yaşımda
- at my time of life
- ben
- beauty spot
- ben
- myself
For myself, I would like to take part in the game.
-Ben şahsen oyuna katılmak istiyorum.
I can't bring myself to trust his story.
-Ben onun hikayesine inanamıyorum.
- ben
- nevus
- ben
- the "I" part of the psyche
- Ben
- (Diş Hekimliği) naevus
- ben
- dark fleck of color (in the skin of a ripening fruit)
- ben
- freckle (on a person's skin)
- ben
- spot, macula (in the eye)
- ben
- (Anatomi) spiloma">(Anatomi) spiloma
- ben
- yours
In that respect, my opinion differs from yours.
-O bakımdan benim görüşüm sizinkinden farklıdır.
My opinion is similar to yours.
-Benim görüşüm seninkine benzer.
- ben
- me
- ben
- mole
She had a mole on her face.
-Onun yüzünde bir ben var.
Where do all these moles come from?
-Tüm bu benler nereden geliyor?
- ben
- ego
An egoist is someone who thinks only about himself, and not about me.
-Bir egoist, beni değil de sadece kendisini düşünen birisidir.
Tom is young, rich, spoiled and egocentric.
-Tom, genç, zengin, şımarık ve benmerkezcidir.
- ben
- ive
- ben
- i'm
- Pardon bu benim imzam değil
- Sorry it's a prescription drug
- ben
- mole; ego
- ben
- mole, beauty spot
- ben
- mole; beauty spot
- bu benim adresim
- This is my mailing address
- bu benim bagajım
- This is my baggage
- bu benim deklarasyonum
- Here is my declaration
- bu benim e mail adresim
- This is my e mail address
- bu benim faks numaram
- This is my fax number
- bu benim ilk ziyaretim
- This is my first visit
- bu benim kartvizitim
- This is my business card
- bu benim siparişim değil
- This is not my order
- bu benim telefon numaram
- This is my telephone number
- bu benim transit geçiş vizam
- This is my transit pass
- bu benim uluslararası sürücü iznim
- This is my international driving permit
- bu benim valizim
- This is my suitcase
- bu benim yiyebileceğimden fazlaydı
- It was more than I could eat
- bu benim çantam
- This is my bag
- bu benim çekçeğim
- This is my cart
- bu fotoğraf makinesi benim kişisel kullanımım için
- This photo camera is for my personal use
- bu gözlük benim için çok zayıf
- These glasses are too weak for me
- bu mektubu benim için gönderir misiniz
- Will you please mail this letter for me
- bu reçeteyi benim için hazırlar mısınız
- Can you make up this prescription for me
- bu valizi benim için saklar mısınız
- Can you keep this baggage for me
- bu valizler benim
- These are my suitcases
- bu video kamera benim kişisel kullanımım için
- This video camera is for my personal use
- bunlar benim eşyalarım değil
- These aren't my things
- bunu benim için ayırtın lütfen
- Please put this on hold for me
- can benim canım, çıksın elin canı
- (Konuşma Dili) I'll look out for number one
- dert benim, tasa senin mi
- (Konuşma Dili) It's my worry; why are you fretting?
- dünyalar benim oldu
- (Konuşma Dili) I felt on top of the world
- eti senin, kemiği benim
- (Konuşma Dili) Be as rough as you want with him./Don't spare the rod! (said by a parent to a teacher or master workman)
- hayır bu benim için değil
- No it's not for me
- keyif benim, köy Mehmet Ağanın
- (Konuşma Dili) It's my concern; and I don't want anyone interfering, no matter who he is
- o duvar senin, bu duvar benim
- (Konuşma Dili) I was so drunk I couldn't see straight
- o kapı/mahalle senin, bu kapı/mahalle benim dolaşmak
- to wander around everywhere
- orası senin, burası benim gezmek
- to wander around constantly from place to place
- sanırım bu benim koltuğum
- I think this is my seat
- sen benim canımsın
- you are my sweetheart
- sen benim her şeyimsin
- you mean everything to me
- sen onu benim külahıma anlat
- (deyim) a likely story
- özür dilerim, benim hatam
- sorry, my fault
İlgili Terimler
benim teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı
- To take away; deprive
- To take away
- Ben
- A diminutive of the male given name Benjamin or, less often, of Benedict
- ben
- A tree, Moringa oleifera or horseradish tree of Arabia and India, which produces oil of ben
- ben
- The oil of the ben seed
- ben
- Inner, interior
- ben
- Ben-room: The inner room of a two-room hut or shack (as opposed to the but)
- ben
- A Scottish or Irish mountain or high peak
- ben
- Son of (used with Hebrew and Arabic surnames)
- ben
- a mountain or tall hill; "they were climbing the ben"
- ben
- Bentonite
- ben
- Within. Akiba ben Joseph Alfasi Isaac ben Jacob Alkalai Judah ben Solomon Hai Abba Mari ben Moses ben Joseph Israel ben Eliezer Ben Ali Zine el Abidine Ben Bella Ahmed Ben Nevis Ben Gurion David Big Ben Mohammed ben Brahim Boukharouba Eleazar ben Judah of Worms Eleazar ben Judah ben Kalonymos Elijah ben Solomon Elisha ben Abuyah Hecht Ben Heller Yom Tov Lipmann ben Nathan Ha Levi Hogan Ben Solomon ben Yehuda ibn Gabirol Ibn Tibbon Judah ben Saul Ishmael ben Elisha Israeli Isaac ben Solomon Jacob ben Asher Johanan ben Zakkai Joseph Ben Matthias Judah ben Samuel Karo Joseph ben Ephraim Luria Isaac ben Solomon Salomon ben Joshua Moses ben Maimon Manasseh ben Israel Meir ben Baruch Moses ben Menachem Moses ben Shem Tov Prusiner Stanley Ben Saadia ben Joseph
- ben
- A hoglike mammal of New Guinea (Porcula papuensis)
- ben
- EPA's computer model for analyzing a violator's economic gain from not complying with the law
- ben
- Son of; frequently used in personal names, as Ben-Gurion
- ben
- {i} high point, summit, peak
- ben
- Well Used with other words, e g ben marcato, well accented, emphasized
- ben
- (Hebrew for "son, son of"; Aramaic bar) Used frequently in "patronymics" (naming by identity of father); Rabbi Akiba ben Joseph means Akiba son of Joseph
- ben
- a mountain peak
- ben
- benedictive mood
- Ben
- {i} male first name (form of Benjamin)
- ben
- a mountain or tall hill; "they were climbing the ben
- ben
- Son of
- ben
- The seed of one or more species of moringa; as, oil of ben
- ben
- pr
- ben
- Motor & Allied Trades Benevolent Fund
- ben
- The inner or principal room in a hut or house of two rooms; opposed to but, the outer apartment
- ben
- An old form of the pl
- ben
- of Be
- ben
- Within; in; in or into the interior; toward the inner apartment
- ben
- indic
- Ben
- diminutive of Benjamin or, less often, of Benedict or Bernard
- ben
- The winged seed of the ben tree
- ben
- The inner room of a two-room hut or shack (as opposed to the but)
İlgili Terimler
benim teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı
- ben
- Olta veya tuzağa konulan yem
- ben
- Bir kimsenin kişiliğini oluşturan temel öge, ego
- ben
- Kuşun yavrusuna taşıdığı yem
- ben
- Saçta, sakalda beliren beyazlık
- ben
- Çoğu doğuştan, tende bulunan ufak, koyu renkli leke veya kabartı: "Dedim tane tane olmuş benlerin / Dedi zülfüm değdi tel yarasıdır."- Âşık Ömer
- BEN
- (Osmanlı Dönemi) (Bak: Ene) t. Psk: Şuurlu kişiliğimiz. Başlangıçta çocuğun benliği şuurlu değildir. Kendisini başkasından ayıramaz. Fakat canlı olarak ihtiyaç ve istekleri vardır. Benin bu şuursuz haline "alt ben" denir. Kendisi ile başkası arasındaki farkı anlamaya, münasebetler kurmaya, düşünmeğe başlayınca şuurlu kişiliği, beni ortaya çıkar. Ben, kendi menfaatına gördüğü, haz duyduğu herşeyi ister. İsteklerine kendisi için tehlikeli, acı verici gördüğü yerde, yani yine kendisi için sınır koyar. Başkalarını hesaba katma
- ben
- Kişiyi öbür varlıklardan ayıran bilinç
- ben
- Tekil birinci kişiyi gösteren zamir: "Bütün sevgileri atıp içimden / Varlığımı yalnız ona verdim ben."- A. K. Tecer
- ben
- En çok üzümde görülen olgunlaşma belirtisi
- Ben
- (Osmanlı Dönemi) ENE
- Ben
- ego
- Benim gibi
- bencileyin
- ben
- Çoğu doğuştan, tende bulunan ufak, koyu renkli leke veya kabartı
- ben
- Tekil birinci kişiyi gösteren zamir
- ben
- Tembel hayvan da denilen ve hep ağaçların üstünde asılı olarak yaşayan memeli hayvan
İlgili Terimler
benim teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- BEN
- (Askeri) temel ansiklopedi numarası (base encyclopedia number - temel ansiklopedi numarası BE number basic encyclopedia number)
- Ben
- (isim) iç oda (İsk.)
- Ben
- {i} iç oda (İsk.)
- ben
- iskoç iç oda
- ben
- içinde
O utanç içinde başını eğdi.
-She bent her head in shame.
- ben
- banağacı
- ben
- bu ağacm tohumu
- ben
- tepe/dağ
- ben
- bu tohumdan çıkanlan ince yağ
- ben
- Moringa aptera
- ben
- iç oda
- ben
- sorkun ağacı
- (bu benim) her zamanki halim
- my usual self
İlgili Terimler
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.